23 May 2006

Laikler Listesi

Türkiye'de laiklik konusunda kimsenin belirgin bir tanım yapamadığı kesin. Ancak birçokları bilerek, bilmeyerek kendini laik sanmaktadır. Dünya literatüründe laiklik diye bir doktrin yoktur. Zaten bir kimsenin kendi başına laik olması da mümkün değildir. Olsa olsa bir kimse, ben laiklikten yanayım diyebilir.

Laikliği savunanların düşünce ve amaç yapısı ise birbirinden farklı, hatta çoğu zaman birbirine ters birçok gruplardan oluşmaktadır. İşte laikler listesinin farklı sınıflarını bilmenin, tanımanın çok önemli yararı olacağı kanısındayım. 50 yıldır Türkiye politikasının ve sosyal çalkantılarının içinde yaşamış biri olarak laiklerin sınıflandırmasını şöyle yaptım:

A Sınıfı Laikler: Bunlar 19. yüzyılın ateist rüzgarı altında kalmış kesin inançsızlardır. Çünkü marksist düşüncenin en büyük amacı yeryüzünden bütün mânevî değerleri, elbette en başta dini silmek, yok etmektir.

Bu bakımdan A Sınıfı Laikler'in "Biz dine karşı değiliz!" demeleri mutlak bir aldatmacalıktır. Hemen hemen hepsi yeryüzünden ateizmin, evrimciliğin tamamen silindiğini bi­lememektedirler. Komünizmin yıkıldığına inanmakta, bir gün vahşi bir ihtilalle dirileceğini sanmaktadırlar. Bu uğurda Türkiye'yi parçalamaktan zerrece çekinmezler.

Bu sınıfta kayıtlı laikler toplum içinde en üst seviyede yaşayıp, fakiri kandırma peşindedirler. Her türlü aldatmacılığı, gayri meşrûluğu mubah sayarlar. Ölülerinin cenazesinde bi­le, camiden, namazdan nefret ederler. Mü'minlere her türlü iftirayı görev sayarlar. Kendilerinden olanların hırsızlığı, tahsilsizliği hiç önemli değildir. Sanat ve edebiyatta hiç nasipleri olmadıkları halde sahte şöhretler üreterek toplumu etkilemeye çalışırlar.

Bir başka sahtelikleri ise inanmadıkları, sevmedikleri fikirleri geçici olarak savunurlar. Batı'yı gerçekte hiç sevmedikleri halde, Batı yanlısı görünürler. Çünkü marksizmin dinden sonra en büyük düşmanı Amerika dolayısı ile Batı'dır. Atatürk'ü de hiç sevmezler çünkü Türkiye'de marksizmin kurulmasını Atatürk engelledi derler. Terörün ve anarşinin her türlüsüne hayrandırlar. Toplumu parçalamak için tüm ayırıcı cereyanları körüklerler. Aleviliğin "A" sını bilmedikleri halde onlardan yana gözükürler.


TAM ANLAMIYLA CEHÂLET...

A Sınıfı Laikler’in özelliklerinden biri insanı hiç sevmemeleridir. Çünkü onların nazarında insan, gelişmiş bir maymundur. Ateist ve marksist değilse, yaşama hakkı dahi yoktur. Barışı hiç sevmezler. Buna rağmen hep barıştan yana eylem yapar, çeşitli örgütlerle boy gösterirler. Bu sınıfın mensupları kişisel hayatlarında fevkalade korkaktır, fakat çeşitli örgütler içinde acımasız canavar kesilirler.

A Sınıfı Laikler’in en bariz yanları, olayları 180 derece çarpıtmalarıdır. Çernobil'de marksist zihniyetin acımasız ihmali yüzünden radyasyon faciası olmuş, marksistler dünyanın her yerinde Batı aleyhtarı yürüyüşler yapmışlardır. Böylece eski Sovyetlerdeki derme çatma santralleri dünya kamuoyundan kaçırmışlardır.

Bu sınıftakilerin en belirgin yanları, tam anlamı ile cahil oluşlarıdır. Tahsil görmüşleri bile edindiği bilgilerden, görgülerden birşey anlamamıştır.

LAİKLİĞİN HIZLI SAVUNUCULARI

B Sınıfı Laikler: Bunlar Allah'a kendi zanlarındaki çizgiler içinde inanırlar. Dinlere ise toptan karşıdırlar. Kendi cılız akıllarına öylesine hayrandırlar ki, kendi akılları ile Allah'ı tanıyabileceklerini savunurlar. Bunlara "Sıradan bir fizik olayının öğrenilebilmesi için bile kitaba ve öğretmene ihtiyaç varken nasıl olur da öğretmensiz, kitapsız (din) anlaşılabilir?" diye sorduğumuzda cüce akılları ile câhili oldukları dinleri eleştirmeye kalkarlar...

Bu grupta bulunanlar Batı hayranıdır. Onların bizzat kendilerinin beğenmeyip terkettikleri fikirlerini bile kutsal bir ilke gibi savunurlar.

Oldukça kalabalık olan B Sınıfı Laikler toplumundaki tüm köşe dönmecilerin mucididirler. Yüce kitabımızda zikredilen "fasık"ların büyük kısmı bunlardandır. Cemiyeti saptırmak için akıl almaz fikirler üretir. İnsanların zaaflarını kullanarak kendi yanlarına çekerler.

B Sınıfı Laikler'in en büyük özellikleri Batı yaşam biçimini ve ahlakını benimsemeleridir. Bu yüzden alkollü içkiler onların en büyük tutkularıdır. Seks özgürlüğü, kuşaklar arasında çatışma gibi toplumu perişan eden tüm pislikler onların sloganlarıdır.

Laikliğin en hızlı savunucuları bunlardır. Zaten laiklikten anladıkları da inanç ve fikir özgürlüğü değil, rezalet özgürlüğüdür.Dünyanın hiçbir yerinde rezalet, özgür değildir. En azından toplum ve aileler tarafından yargılanır. Fakat B Sınıfı Laikler'e göre rezaleti yargılamaya kimsenin hakkı yoktur. Bu yargı onlarca, özgürlüğe müdahaledir.

Toplum canlı dokuya benzer. Tüm canlı dokular, yanlışı hemen yargılar ve yok eder. Böyle olmasa tüm dokular kanser yığınından ibaret kalırdı.

Nitekim alkolün tüm toplumları ve uygarlığı tehdit eden en büyük tehlike olduğunu tüm Batı bilim adamları ilan ettiği halde bizim B Sınıfı Laikler, ilkokul çağındaki çocukları bile alkollü içkiye teşvik etmekten zevk alırlar. İçki içmeyen bağnaz diyecek kadar çılgındırlar. Ahlakı, aileyi korumak açısından bile savunmaya tahammül edemezler.

Bunların en ilginç yanları kendilerini samimi Atatürk hayranı ilan etmeleridir. Onlara göre Atatürk yalnız laiktir, başka görüşü, ilkesi yoktur. Hatta bu uğurda meşhur altıoku tama­men iptal etmişlerdir. Onların indinde Atatürkçülük yalnız laikliktir. Milliyetçilik de altıoktan biri olduğu, hatta "bozkurt" kavramını Atatürk getirdiği halde bu kavramlara düşmandırlar. Yine bunların "aydın" kavramı altında yatan unsur, halktan kopmak onu küçük görmektir. Böylece de yine altıokun bir başka unsuruna adeta savaş açmışlardır. Elbette inançsız olanın, ciddî bir dayanağı ve savunacak fikri olmaz. Basmakalıp ekonomi formülleri, umutsuz iyileştirme tavsiyeleri de buz üstünde yazı gibi erir gider.

C Sınıfı Laikler: Bu sınıfta bazen geleneksel, bazen de çevresindeki çaresizlikten korkarak dine sempati duyan laik­ler kayıtlıdır. Dine karşı değildirler, hatta dinden yanadırlar.

Ancak dinin yükümlülüklerinden kaçarlar. İnfaksız, namazsız bir İslâmiyet olsa onun mücahidi bile olmaya razıdırlar.

Bir tarz ibâdet yılgınlığı içindedirler. Bu sınıfta olanlara İslâmiyet gereği gibi tanıtılsa çoğu, İslâm çadırı altına toplanabilir. Zaten laiklerin en kalabalık olan bu grubu her gün biraz daha eriyip İslâm topluluğuna karışmaktadır. Kısa bir süre sonra C sınıfı Laikler tamamen eriyecek ve mevcut laiklerin sayısı yüzde ona düşecektir.

D Sınıfı Laikler: Bu sınıfta toplanan laikler de oldukça büyük bir yekün teşkil eder. İslâm'a inanmışlardır. Fakat nefislerinin hevay-ı hevesleri onların yaşamlarına hâkimdir. Dini konularda fetvayı kendilerinden alırlar. Haram konusunda hiçbir sakıncaları yoktur. Ramazan dışında ibâdeti de sevmezler. En önemlisi çevrelerine verdikleri anlamsız sükse hevesidir. Bu nedenle de çevrede yadırganmamak, güya beyefendi ya da hanımefendi imajını korumak için laiktirler.

Menfaatleri sarsılır diye görüntülerini hep çoğunluğun istediği biçime göre ayarlarlar. Elbette en önemlisi din konusundaki eksik bilgileridir.

Bilindiği gibi İslâm insanı iki ayrı noktada karakterize edilir: İman ve amel. (Yaşam biçimi) Eğer imanında az da olsa bir varlık gösteriyorsa insanın davranışları ile bunu teyit etmesi lazımdır. İslâmiyet'in tarihi boyunca bu iman ve amel tartışılmış durmuştur. Bir insanın Müslüman olması için iman, şart-ı evveldir. Ancak inandıktan sonra ömür boyu İslâm'ın emirlerini yerine getirmek de gereklidir.

Amelleri eksik diye insanları dinden çıkarmaya kimsenin yetkisi yoktur.

Çünkü amel, toplumca iyi bir eğitimle kazanılır. İslâm yazarlarının, eğitimcilerinin görevi budur. Hiç kimseyi incitmeden, yıldırmadan İslâm'a yakışan yaşam biçimine sevketmek İslâm âlimlerinin görevidir.

D Sınıfı Laikler grubunda toplanan insanların vebali, kendilerinden çok, çevrededir. Yine de hayırlı bir işaret her geçen gün, İslâm eğitiminin bu gruptan pek çok insanı kazanmaları gerçeğidir.

İnsanları yargılarken onların nasıl bir çevre baskısında, ne denli karmaşa bir sesli ve görüntülü yayın içinde kıvrandıklarını unutmamak gerekir.

Türk insanı fıtrattan (yaradılışından) İslâm motifi ile gelir. Sehası ile, cesareti ile, merhameti ile Allah'ın sevdiği bir karakter çizgisine yakın olarak yaratılır. Çevre ve menfaatler onu şaşırtıyorsa, ona ışık tutmak gerekir. Yoksa yüzme bilmeyen bir insanın denize düşmesi halinde ona "Ne yapalım deniz kenarında dolaşmasaydın" demek pek vahim bir insafsızlık olur.

Evet sevgili okuyucularım, görüyorsunuz laiklik diye birşey yok ortada. Var sanılan bazılarının, kendi taşından yonttuğu bir puttan ibarettir. İnananlar, elbirliği ile insanımızı "Sâmiri'nin buzağısı"na tapmaktan kurtaralım.

A Sınıfı, B Sınıfı laiklerle hesabımız kıyâmete kadar sürer. Her seferinde mutlaka Allah ve Resûlünden yana olan kazanır.


Onk. Dr. Haluk Nurbaki
Kutsal Mücadelem




tahin

5 Comments:

Anonymous Anonymous said...

süper, süper!!!oh! paylaştığın için çok çok tesekkeuler. umarım hepsi bu yazıyı okur da kafalarına belki dank eder..

5/23/2006 02:40:00 pm  
Blogger doli incapax said...

ahahaah! nefismiş!

5/23/2006 04:24:00 pm  
Blogger cenkunal said...

Kavramları ve şekilleri tabulaştıran zihniyete yazıklar olsun.İşte en büyük cehalet.
Kavramlara değil,manalara bakmak gerekiyor.
Böyle bakılınca en büyük laikler Osmanlılardı!

5/23/2006 07:55:00 pm  
Blogger life said...

Haluk Nurbaki güzel yazmış.Bu yazıyı senin blogunla beraber arkadaşlarıma da göndereyim:)

Laiklik adı altında yaptıkları zulümlere meşruiyet kazandıran tüm zihin sömürücülerinin hepsine Allah akıl, fikir, hidayet versin.

5/24/2006 04:49:00 pm  
Blogger tahin said...

Amin.

5/24/2006 04:59:00 pm  

Post a Comment

<< Home