16 August 2006

Nihahahoohiiihaaa



Budur iste olay, budur :P



Yalniz elimde olan bir kitaptan bir tane daha ismarlamisim, farkinda olmadan. Bir de Safahat'in osmanlicasini.. Osmanlica derslerime geri donmem lazim:) Artik bunlarin hepsi bitmeden yeni bir seyler de almamam lazim. Ha bir de, iki de kaset ismarlamisim ama kasetleri calacak bir alet yok. Her sey o kadar "digital" oldu ki. Neyse buluruz antikacilarda bir kaset calar:P



Laydbird'le konustum gecenlerde telefonda. Inshallah yakinda donuyor Ingilistana:) Cok ozledim sefgulu dostum seni.. Soz, uzun bir sure kakaolu kek de istemeyecegim senden:) Sen gel yeter..



Istanbul taksicilerinin 10 milyonluk yola nasil 40 milyon aldigindan, yurtdisindan geldiklerini anlayanlarin bunlari nasil yuruyen cuzdan olarak gordugunden bahsetti.



Ancak en vurucu olay su: Taksiye biniyor. Tek bir cumle kuruyor sofore: "Olivium Lutfen." Zeytinburnu'ndaki Olivium alisveris merkezine gidecekler. Sofor aninda: "Yurtdisinda mi yasiyorsunuz?"



Sok olmus tabii Ladybird. "Nasil iki kelimede anladi yurtdisindan geldigimizi!?" diye sok olmus. "Acaba Olivium kelimesini mi cok artistik soyledim" diye dusunuyor ama soforun kulaginin o kadar keskin olmasi pek mumkun degil. Sonra gazeteci bir arkadas aciklik getiriyor; "Lutfen demissin, buradakiler Lutfen demez, emir verir. Yurtdisindan gelenler lutfen der." diye..



Guneyde, ablasi ve kuzeni ile bir hafta tatil yapip gelen bir baska arkadasim da, insanlarimizin, ozellikle genclerin cok kaba oldugundan bahsetti bu aksam. Arkadaslarima yaslarini soran, kendini komik zanneden bir delikanli, yaslarini ogrenince; siz "EKK"siniz diyor bunlara. EKK ne demek diye sorduklarinda da, etrafindakilerini guldurecek olmanin yavsakliginda; "EKK yani Evde Kalmis Kiz" diye aklinca espri yapiyor. Arkadasim 25, ablasi 26, kuzeni de 20 yasinda falan. Tabii canim, evde kalmislar.. Master yapacagiz diye salak salak kafa patlatiyorlar. Oturacaklar evlerinde, senin gibi aklievvelleri bekleyecekler...!



Genclerden bir tanesi, yakisikli oldugu icin kucuk daglari ben yarattim havasinda dolasan, arkadasim kitap okurken az otesinde oturuyor. Arkadasimin okudugu kitabi merak ediyor. Normal bir sey. Normalde bu durumda ne yapilir; "Kitabina bakmak istediginiz kisinin yanina gidilir ve ne okuyorsunuz, bakabilir miyim?" tarzi yaklasilir degil mi? Yakisikli gencler oyle lutfenli falan yaklasamaz, tenezzul etmezler. "Kitaba bakabilir miyim?" diye emredilir. Bu arada yerinizden kalkma zahmetinde bulunmaniza gerek yok. Kitabin sahibi buyuk bir minnettarlikla kitabi sizin ayaginiza getirir. Tabii ya, sizin gibi genc ve yakisikli bir bey tenezzul edip, okudugu kitapla ilgilenmis! Sonra da kitap "tesekkursuz" olarak uzatilarak geri verilir!



Tabii bir de, arkadaslarimin okuduklari kitaplari eline alip, sozde tartarak; "bakayim agirligi ne kadar?" diye espri yapan genclerimiz de var ulkemizde.. Ne aci..



Iki yil once Istanbul'a gittim. Havaalanindan metroyu alip Otogara gidecegim. Cekcekli kucuk bir valizim, el cantam, bir canta daha vardi sanirim omuzumda, gazeteler ve bir de kitap, yuruyen merdivenden asagiya iniyorum. Onumde de genc bir adam dikiliyor. O esnada, elimdeki ciltli kitap bir patirti gurultu bavulun uzerinden, alt merdivenlere, onumde dikilen genc adamin ayaklarinin arkasina dustu. Adam kafasini cevirip bana oyle bir bakti ki, sanki kafasina kitap attim! Ayakucumdan baslayip suratima kadar soyle bir suzdu beni. Ben de saf saf bekliyorum, adam kitabin dustugunu gormedi herhalde, ne oldugunu anlamadi daha, hemen arkasinda duran kitabimi gorunce egilip alacak ve bana uzatacak. Cunku ben elimde ve uzerimdeki esyalarla hareket edemiyorum o sirada. Beyimiz, beni suzdukten sonra, "Dıkkat etsene" diye böğürmüştü. Oldu canim, ederim. Hay senin insanligina...



Bir onceki posta yorum yazan arkadaslara orada cevap versem, arada kaynayacak, buradan cevap yazayim bari dedim:)


nelly, edeyim tabii, sen iste yeter ki:) Sirf sana hediye etmek icin cekeyim bir kac tane:)


Ibn-i Sina, tesekkur ederim, teveccuhunuz efendim. Seyahatname yazmak kim, ben kim... Ben anca foto sipsak iste:)



Sevgili Ayse, insan kendini hic bir zaman yerlesmis olarak hissetmiyor zaten. Insanin kendi topragi cekiyor mutlaka. Surekli, her an toplanip gidecekmissin gibi yasamak.. Rahatsiz edici bir duygu kesinlikle.


Burada da agaclar var, cicekler ve denizler var ama onlara baktigimda, Turkiye'dekilere baktigimda hissettigim seyleri hissedemiyorum. Turkiye'de baktigim agac, sadece bir agac degil. Bir tarih, binlerce olay, binlerce hatira. O agacin altindan kim bilir hangi dedelerim geldi gecti, kim bilir hangi atamin hatiralari var. Bir zamanlar, benim kanimdan olan insanlar da bakti o agaca.. Vatan biraz da "Ortak hatiralar" demek sanirim. Denize baktiginda, o deniz icin yakilmis turkuleri hatirlamak, o denize daha once kendi insaninin gozlerinin degdigini dusunmek..



Buradaki agaca bakiyorum, bakiyorum, bakiyorum... Guzel agac, Rabbim ne guzel yaratmis. Ama o agacta bana birakilmis hic bir hatira yok. Burada yasayan bir Ingiliz'e birakilmis bir hatira var belki (o Ingilizin ne kadar umurundaysa tabii) ama bana birakilmis, benim atalarim tarafindan birakilmis hic bir hatira yok.. Buradaki agac, sadece bir agac. Turkiye'deki bir agac, kocaman bir tarih, hatiralar yumagi, aci tatli pek cok ani, yuzlerce turku, yarim kalmis asklar, kahramanlik destanlari ve bir miras. Bana birakilmis bir miras...



Benim icin vatan bu demek iste...






tahin

8 Comments:

Blogger NeLLy said...

cok tesekkur ederim tahincim. cekmesen de olur, boyle demis olman yeter :*

guzel kitaplar, iyi okumalar.

ah, bu vatan millet edebiyati yapilir mi simdi gitmeme bir hafta kala.. >:|

8/17/2006 09:44:00 am  
Blogger ladybird said...

Sevgili tahinciğim,

Hasret sona eriyor. Sizleri çok özledim ancak kazıkçı esnafı, taksicileri ve diğer olumsuzlukları es geçersek İst'dan ayrılmak gerçekten zor. Arkadaşlar biraz daha kalabilmem için yeni bir bomba ihbarı planları yapıyorlar:P

Sana anlatacaklarım birikti dostum. Sen istemesende ıslak keksiz muhabbet çekilmez :)

İst'dan istediğin bir şey varsa ara beni.. Bugün kapalıçarşıya gideceğim. Bakalım nelerle ve kimlerle karşılaşacağım..:)

İstanbul'dan sevgiler..

8/17/2006 11:04:00 am  
Blogger berra said...

Laydbird'ün başına gelenleri okuyunca ne kadar değiştiğimizi düşündüm. Eskiden böyle olduğumuzu sanmıyorum. Ne yazık ki,kültürümüzü,geleneklerimizi , inançlarımızı kısacası bizi biz yapan değerlerimizi kaybediyoruz. Bunları düşünüp gelecek adına kaygılandığım zamanlarda Mehmet Akif'in aşağıdaki mısraları aklıma geliyor ve en azından herşeyin tekrar eskisi gibi olacağını düşünerek geleceğe biraz ümitli bakmaya çalışıyorum.

İki üç balta ayırmaz bizi mâzîmizden.
Ağacın kökleri mâdem ki derindir cidden,
Dalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar?
O, bakarsın, yine üstündeki edvârı yarar,
Yükselir, fışkırıp, âfâk-ı perîşânımıza;
Yine bin vâha serer kavrulan îmânımıza.

8/17/2006 11:41:00 am  
Blogger ERDIL said...

Valla Tahin'cim ben o meseleyi kökten cözdüm.Taksim yerine Talimhane diyorum söfer söyle bir bakiyor.Buyur diyor.Bende sen galiba yabancisin diyorum.Yeni mi geldin buraya diye soruyorum.O da bana yok ben burada dogdum dedigi zaman o zaman sor bakalim burali olan oranin neresi oldugunu bilir.
Almanya li olmaktansa onun kafasini karistirmak daha iyi oluyor.Bir defasinda acaip sürrat yapiyordu hemen Trafik ekip bürosuna cektirdim adam sok oldu.
Yoksa baska türlü bas edilmez.
Sevgilerle.

8/17/2006 12:53:00 pm  
Anonymous Anonymous said...

ya ladybird blogu kaldırmasaydı keşke okurdum ben eskisini,yenisini falan..o kadar blogger a geldim.:):)

bikaç sene evvel olsa gerek,teyzemler umreden gece geç saatte dönmüşlerdi.thy taksisine binmelerine rağmen (şöförün)bi takım haberleşmeleriyle teyzemin çantasını çalıp kaçmışlardı.hatta eniştem peşlerinden koşayım derken arabadan bi hasar görmüştü sanırım..
geçenlerde mailime bi forward mail geldi.ne kadar doğru bilmiyorum,çok yakın bi yerde;çengelköy de yaşlı bi kadın yoldan geçmesi için yardım eden genç kızı bayıltıyo falan..sonra organlarını çalıp maxi city de bi çöp kutusuna ....vesaire.
nası olur böyle şeyler anlamıyorum.
bide şey geldi aklıma.
annemler japonyaya gitmişlerdi.
orası çok güvenli biyermiş galiba.arabalar park ettikten bi süre sonra herhalde çevresini çiziyolarmış.süre doldu anlamında mı neydi..:) türkler kurnazlık yapıp yerlerini değiştiriyolarmış arabalarının.japon gelip tekrar çiziyomuş.hemde bu arabayı daha demin görmedimmi? demeksizin...
=)
...
...

8/17/2006 03:32:00 pm  
Blogger Mihman said...

illa İstanbul ;)

8/17/2006 04:07:00 pm  
Anonymous Anonymous said...

İstanbul da durum çok farklıdır ama ben Ladybird gibi taksiye binmeyi değilde dolmuşa binmeyi tercih ederim..

Nede olsa ülkemizde çok eski bir dolmuşçu kültürü var


Domuşlardada dünyanın heryerinde olmayan bir uygulama vardır ''gönüllü muavinlik''
şoföre en yakın olan kişi artık gönüllü muavin olmuştur ve yolcular ile şoför arasında para trafiğine bakar

şurdan bir Olivium uzatırmısınız ?

(Anlatım bozukluğunun farkındayım)

: )

İşin garip tarafı bundan rahatsız olan birini daha görmedim




Anarshi

8/17/2006 08:12:00 pm  
Blogger birisinin yeri said...

.taksicilerle ilgili 'lütfen' meselesini duymamıştım ilginç geldi..bir de şu var..bir yere gitmek istiyorsun...taksici soruyor :...abi şu yoldan mı , yoksa bu yoldan mı ?
işte o anda aslında senin yolu bilip bilmediğini çözmeye çalışıyorlar..ben biraz geç uyandım da...:)
tahin bir de benim 'sağlık mı dediniz ' başlıklı yazımdaki yorumları okur musun...cevaplamanı istediğim soru var da ?:)
oraya yazdım..bir şeyler biliyorsan bilgilendir diyecektim.teşekkürler..

not : your phentermine' ye cevabımıoku...

8/18/2006 08:04:00 pm  

Post a Comment

<< Home