28 March 2006

Dogruluk nedir?


Su anda David Mitchell'in "Cloud Atlas" isimli romanini okuyorum. Turkce'ye cevrildi ise bulup okumanizi tavsiye ederim.

Farkli tarih ve mekanlarda gecen ancak ince cizgilerle birbirine baglanmis romanlari&hikayeleri cok severim. Minta romanini da cok severek okumustum. Onu da tavsiye ediyorum:) Barbara Vine, yazdigi romanlari bahsettigim bu ozelligi tasidigi icin favori yazarlarimdan birisidir. Patrik Suskind'in Koku isimli romani da favori romanlarimdandir. Gerci bu sonuncusunun o tarz bir ozelligi yok ama hala unutamadigim bir oykusu var:)

Neyse..
Kitapta bir gazete editoru su mealde bir sey soyluyor; Yeterli sayida insanin dogru oldugunu dusundugu herhangi bir sey&hersey, dogrudur-dogru kabul edilir..

Ne kadar dogru degil mi? :))

Bir yanlis, yeterli sayida "dogru olduguna" inanani cikarsa zamanla dogruya donusur...

Tipki, gunahlarin zamanla siradanlasmasi gibi... Gunahlarin&hatalarin kaniksanmasi ve hatta zamanla aksi olan gerceklerin inkar edilmesi, o gercekleri uygulayanlarin ayiplanmasi ve dislanmasi gibi...

18 March 2006

18 Mart



CANAKKALE

Sevgili Sehnaz'in Canakkale uzerine yazdigi bir yazisini okumanizi tavsiye ediyorum.



Gozlerim doluyor, bogazim dugumleniyor.
Ben susuyorum, Mehmet Akif konusuyor.

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!

Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.

Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...

Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.



******


iSTiKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden ilahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne na-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!


Mehmet Akif Ersoy


******


BİR YOLCU' YA

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın

Bir vatan kalbinin attığı yerdir

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda

Gördüğün bu tümsek Anadolu' nda

İstiklâl uğrunda, namus yolunda

Can veren Mehmet' in yattığı yerdir.

Bu tümsek koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele

Mehmet' in, düşmanı boğduğu sele

Mübârek kanını kattığı yerdir

Düşün ki, haşr olan kan, kemik, etin

Yaptığın bu tümsek amansız, çetin

Bir harbin sonunda bütün milletin

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.


Necmettin Halil Onan(Çakıl Taşları)


16 March 2006

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi!

Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi



Kânûnî
Off burasi da amma toz tutmus:P




Sevgili ladybird'un dun anestezili bir dis operasyonu gecirmesi sebebiyle Londra'da bulunuyorum. Merak edenler icin; cok iyi cok sukur. Konusamayacagini sanarak epey sevinmistik ama gozunu kapatirken konustu, acarken gene konustu:P Dis ameliyatinin istah acma ve cene dusmesine sebep olma gibi yan etkileri var sanirim:P Doktorlara soyleseydim de agzini tam bi dikselerdi:P Hepimiz hayal kirikligina ugradik:P Konusursa dikislerin patlar diye korkutmaya calistik ama ne o korktu, ne de dikislerin patladigi falan var:P

Neyse, aman iyi olsun da, konusmasina da katlaniriz artik napalim:P

Herkese sevgiler...

tahin

04 March 2006

Yolcudur Abbas...

...baglasan durmaz...


Yarin aksam bu saatlerde kismetse yeni bir sehirde, yeni bir evde, yeni bir maceranin esiginde olacagim. Macırız (muhacir) malum ama bu kadar mi kanina isler insanin... Gocebelikten yorulacagim aklima gelmezdi:)) Neyse tebdil-i mekanda ferahlik vardir derler.. Iyi gelir inshallah.

Dualarinizi eksik etmeyin...

Internet baglantisi ne zaman hazir olur bilemiyorum. O zamana kadar hepinize sevgiler & selamlar...

Donunce kismetse Sweet November'in ikiz kiz kardesi Autumn in New York'u (New York'ta Sonbahar) yazayim ben de:)) Ladybird'den neyim eksik canim:P

Romantiklik genetik bir kodsa, bende eksik galiba:P

Nergis: "Tudor"larin ayrintisini baglanti yapilir yapilmaz ekliyorum inshallah. Tahmin ettigimiz gibi tahta ciktilar. Siyaha boyanmis tahta kullanmislar. Kismetse tudorlar sehrine yerlesiyorum:) Istersen bundan sonra tudorlarin cizim planlarini bile bulup yollarim:))


tahin

02 March 2006

Delidir, ne yapsa yeridir...


Bir kac gun once gittigim bir yerden donuyorum. Metronun ilk duragindan kalkacak olan tren henuz beklemede. Kalkmasina daha 7-8 dakika var. En sondaki kompartimanin, en son kapisindan iceriye girecektim ki, kapinin karsisinda oturan bir adamla goz goze geldim. Adamin bakislarindaki tuhafligi saniyenin bilme kacta birindeki surecte farkettim ve sezgisel olarak o kapiyi es gecip diger kapidan iceri girdim. Acele etmis olmaliyim ki, adamla yine ayni kompartimana dustum. Kapiya yakin bir yere oturmamla, adamin gelip, karsima oturmasi bir oldu. 40-50 yas civarinda, yaninda kocaman gitari olan buyuk ihtimal Ingiliz bir amcamiz kendisi..

Adamla goz goze gelmemeye calisarak kitabima gomuldum. Metro hareket ettikten hemen sonra vatandas kendi kendine konusmaya basladi, sonra da cebinden sigara paketini cikarip bir tane yakti! Sigara yaktigini gordum ama acikcasi agzimi acip bir soz soylemeye cesaret edemedim. Cunku adamin tam atis alani icindeyim ve bana bir tane gecirse kimse kalkip da beni almaz adamin elinden! Biraz ilerde oturan zenci bir adama donup gozumle karsimdaki deliyi isaret ettim. O da bakip; cık cık.. tarzina gelebilecek bir goz-bas hareketi ile olaydan uzak durmaya karar verdi. Adama; "burada sigara icmek yasak" uyarisini yapmakla, acil dugmesine basip metroyu durdurmak arasinda kararsiz kalip bocaladiktan sonra yerimi degistirmeye karar verdim.

Yerimi degistirme fikri cazip gelse de, adamla ayni trende yolculuk etme fikri bile beni rahatsiz ettiginden ve de duracagimiz ilk duraga yaklastigimizdan trenden inmeye karar verdim.

Normalde metro yer altindan ulasim saglasa da, bazi noktalarda 3-5 durak yukaridan, yer ustu treni gibi ulasim sagliyor. Biz de henuz yer altina inmedigimiz icin, metronun durdugu ilk durakta kendimi temiz havaya attim. Benimle birlikte iki kisi daha indi ancak hemen diger kapilardan baska kompartimana gecerek ayni trenle yolculuklarina devam ettiler. Ben de kendi kendisi ile konusup, icerde sigara yakan deli amca ile ayni trende yolculuk etmemenin verdigi huzurla ikinci treni beklemeye basladim.

Adama sigara icmenin yasak oldugu uyarisini yapmadim cunku;
1- Adam zaten bakisi ve davranisi ile deli oldugunu disa vuruyor, soylenecek bir sozu kaale alacak hali yok. Ben ha uyarmisim, ha uyarmamisim..

2- Delidir, ne yapsa yeridir malum. Oturdugu yerden iki tane sallasa yere yapisirim:) Kimse de gelip kurtarmaz. Bu ulkede boyle... Metroda saldiriya ugrayanlara insanlar donup de bakmiyor bile! Bu konuda cok ornek var, bu ornekleri ve psikolojik sebeplerini ladybird bir gun hepimize anlatir.

Bu vesile ile devekusu kabareyi de hatirlamis olduk :))

01 March 2006

Ebe-sobe:)

Sevgili n.e.y sobelemis:

Yaptığım 4 iş:

Tamami universite ogrenciligim sirasindaki ilk 4 isim;

  1. Universite kutuphanesinde part-time kutuphanecilik, (Ilk ve en cok sevdigim isimdi. O kadar uzun sure calismis ve kitaplara asina olmustum ki bir kac yil sonrasinda; ders yili basinda hocalarin sayfalarca verdigi "okuma" listesindeki kitaplarin hangisi kutuphanede var, hangisi yok aninda isaretliyordum arkadaslar icin:))
  2. Ressam&Fotograf sanatcisinin asistanligi, (Kutuphanenin kucuk ve karanlik bir odasinda arsivleme yaparken sanatci tarafindan kesfedilmistim:) Masonlukla ilgili ilk bilgilerimi onunla yaptigim sohbetlerde ogrenmistim. Reproduksiyon yapimini ve bir kagidin kenarinin, bir bicak gibi keskin olabilecegini de:)
  3. Bir hukuk firmasinda borclu takipciligi, (T Telefon firmasinin ve S internet firmasinin binlerce borclusunun dava dosyalarinin takibi yapiliyordu. Borcunu odemeyip icralik olanlardan borclari tahsil edilmeye calisiliyor, odeyemeyenlere icraaya gidiliyor, kimisine de kamu davasi aciliyordu. Ben sadece ofis icinde, bazen de adliyede calisiyordum. Sisli adliyesinin, tozlu arsiv odasinin raflarinin tepelerinde geyik yaparak, bagirarak, gulerek, bu isi yapmasi gerekirken rusvet vermedigimiz icin yapmayan memurlara sevgilerimi ileterek:)..vs dosya aramisligim ve pirelenmisligim vardir:))
  4. Yahudi bir isadaminin asistanligi, Ancak asistanligim is alaninda degildi. Sosyete tarafindan cok iyi taninan, cok zengin bu ailenin yasli uyelerinden olan (bir baska) Y. bey islerini ogullarina devretmis (bir oglu o donem Amerika'daki Turk-Amerikan Dernegi'nin baskan yardimcisi idi) ve kendisini kisisel ugraslarina vermisti. Bunlardan bir tanesi de Canakkale'de bulunan ve yikilmasi gundemde olan tarihi bir sinagog'un korunmasi icin cikardigi sanal gazete idi. Benim asistanligim bu alandaydi. Turkiye'nin ve dunyanin farkli bolgelerinde yasayan Yahudilere internet uzerinden ulasmaya, soz konusu sinagog ve Turkiye'deki yahudiler uzerine bilgi ve gelismeleri haber vermeye calisirdi.
    Yahudilerle ve Turk yahudileri ile ilgili ilk ve temel bilgilerimi Y. beyden ogrendim. Evinde bir rahlede Tevrat ile Kur'an-i Kerim'i yanyana koymus, surekli inceliyordu. Cok derin bir tarih-dinler ve kulturler bilgisi vardi. Evinin bir odasi kutuphane olmasina ragmen, salonunun bir kosesi ve evinin koridorlari kitaplik idi. Hayatimda bazi kitaplari ilk kez onun evinde gormustum.Turkiye'ye inanilmaz bagli, Istanbul asigi bir insandi. Turkiye-Brezilya macinda Turkiye ilk golu attiginda sevincinden aglamisti.
Esinden ayrilmis olan kizi saniyoruz ki musluman olmustu. Kendisinin de kulagina kizinin namaz kildigi bilgileri geliyordu. O yuzden islami daha bir ozenle inceliyordu sanirim. Aslinda Y. bey uzerine ayrica bir post yazsam iyi olacak. Anlatmakla bitecek gibi degil cunku.

Biraz garip isler yapmisim galiba:)

Defalarca izleyebilecegim 4 film veya dizi:

  1. Cagri-The Message
  2. Fahrenheit 9/11
  3. Crouching Tiger, Hidden Dragon
  4. Veer Zara

Yasadigim 4 yer:

  1. Canakkale ('nin bir ilcesi)
  2. Istanbul
  3. Londra

Izledigim 4 televizyon programi: (Su aralar)

  1. Megastructures
  2. You are What You Eat
  3. Apprentice
  4. Extraordinary People
Tatil icin gittigim 4 yer: (Bir zamanlar)
  1. Kapadokya
  2. Edremit Korfezi
  3. Milas ve Cevresi
  4. Ilgaz

En sevdigim 4 yiyecek:

  1. Turk cayi,
  2. Acili her turlu yemek & aci biber, (Mumkunse herseyi acili ya da aci biberle yemeyi tercih ederim, tatlilar haric:)
  3. Makarna, (Sarimsakli&yogurtlu tercihimdir:)
  4. Sutlu tatlilar ve kesinlikle ev yapimi baklava.

Hemen simdi olmak istedigim 4 yer:

  1. Mekke&Medine-i Munevvere,
  2. Irak,
  3. Memleketim, (Anne&Babam'in yaninda olabilmek icin)
  4. Girne, (Kardesimin yaninda olabilmek icin)


Sobelediğim 4 blogcu :

Eger cevaplamak isterlerse;

  1. Mehmet Livvarcin
  2. Cem
  3. Nergis
  4. Bunu okuyup cevaplamak isteyen herkes:)


tahin