Not: Fotograflarin uzerine tiklayarak, daha buyuk ve daha guzel hallerine ulasabilirsiniz.
Londra'dan gelen arkadaslarimizi, bizim kucuk kasabada bir yerlere yemege goturelim diye evden ciktik oglen. Ancak sokagin basina geldigimizde sola donmesi gerekirken, farkina varmadan saga donen soforumuz sebebiyle kasabanin disina dogru yol almaya basladik. Madem kismetimiz bu yandaymis, gidelim bakalim ne cikacak bahtimiza diye diye guney Ingiltere'de bir sahil kasabasina vardik. Brighton'in dogusunda kalan, Brighton'a gore daha kucuk, daha ucuz ve bizce daha sirin bir kasabaydi.
Eastbourne'a gitmeye karar vermeden once, bizim kasabaya yakin kucuk bir koye ugradik. Cok guzel binalar vardi ancak fazla bekleyemedigimiz icin bir tek bu restaurantin fotosunu cekebildim.
Koyden cikisimizdan bir sure sonra rastladigimiz yesillik bir alan. Pek cok kisi, piknik yapmak icin iceriye dogru ilerliyordu.
Uzaklarda bir yeldegirmeni..
Otoban kenarindaki bogurtlenlere dayanamayip arabayi emniyet seridine cekip bogurtlen toplayan Turkler:) Biz gercekten cok degisik bir milletiz:) Bizden baska otoban kenarindan bogurtlen toplayan cikar mi acaba? Zaten zavalli bogurtlenler de, ilgilenen kimse olmadigi icin yol kenarinda olgunlasmis bizi bekliyorlardi:)
Heba olmasina gonlumuzun razi gelmedigi bogurtlenler (blackberries).
Eastbourne kordonboyunun bir ucu.
Fisherman.
Dalgalandim da...
Duruldum...
Kostum ardindan yoruldum...
Annemin yelkeni olsa, acsa da gelse..
Bu fotografi sevgili
Handan hanima hediye ediyorum. Dualarimiz sizinle...
Arabayla gecerken cekebildigim icin kim oldugu konusunda bir fikrim yok maalesef. Ama martilarin gazabina ugramis belli.
Sahil boyunda okyanusa ufak bir goz attiktan sonra bir seyler yemek ve dolasmak icin sehir merkezine gitmeye karar verdik. Arabayi, katli otoparka parkettik ve tam arabadan indik ki buyuk bir gurultuyle simsek dustu bir yerlere. Semsiyelerimizi alip, yuruyerek carsiya ulasabilecegimizi dusunerek yola koyulduk ama...
Once yagmur ve hemen akabinde dolu, bize epey zor anlar yasatti. Sag kolum, semsiyeye ragmen oldugu gibi islandi. Oyle bir yere geldik ki ne geri donebiliyoruz ne de yolumuzun ustunde siginacak bir yer bulabiliyoruz.
Buldugumuz bir otobus duragina sigindik. 15/20 dakika kadar orada mahsur kaldik.
Yagmurun Dansi...
Karsi caprazimizdaki bolgede mahsur kalanlar:) Ortadaki direk pek hos durmuyor ama konumumu degistirebilme imkanim yoktu malum:)
Karsi yakadan bu yakaya atlama cesaretini gosteren cesur bir vatandas. Cabasini takdir ettik.
Cocuklar, neselerini ve hayata pembe gozluklerle bakma becerilerini hic kaybetmeseler keske. Duragin tavaninda birikmis sular, fotografta goruldugu gibi bir yerde toplanip asagiya dokuluyordu. Biz buyukler yagmurdan kacacak delik ararken, uzerinde yagmurlugu olan sevimli bir oglan cocugu gelip bu suyun altinda gulerek, nese ile islatti kendisini:)
Yagmur biraz dindiginde karsi kaldirima atlama cesaretini gosterdik. Yolun ortasinda durup fotograf cekme cesaretini de...
Yagmurdan sonra...
Ingiltere bu yuzden yemyesil bir ulke iste. Bu kadar yagmuru ben de yesem, ben de yesillenirim:)
Burasi da Ingiliz kahvesi:)
Yagmurla yikanmis cicekler..
Rahmetli haci dedemin, bayla/bayan cicegi vardi. Ciceklerine ve bahcesine ne guzel, ne emekle bakardi. O gittikten sonra bahce bir daha hic eskisi gibi olmadi. Simdi gidip ben derleyip toparlamak istiyorum ama.. Hayatimda ilk agacimi, elma fidesi idi, rahmetli dedemle dikmistik... Dedem gitti, agac kaldi yadigar...
Birbirinin benzeri pek cok resim.. Ama hic birini ayiklamaya kiyamadim. Her yer cicek olsun istiyorum. Cicek gibi olalim, cicek olalim... istiyorum ...
Ve bu da son poz vermis cicegimiz.. Ben kiyip da secemedim, isterseniz siz secersiniz en guzelini...
Uc Arkadas... Uc mutfak... Sahipleri muslumandi. Guzel isletiyorlar.
Ucunda alisveris ve eglence alanlarinin oldugu bu iskelelere 'pier' diyor Ingilizler.
Pier'e dogru yururken, yardim toplamak amaciyla sanatlarini icraa etmek icin hazirlanan bir bando ekibi gorduk..
Mashallah ne gur cikiyordu sesleri. Pier'in tepesine ciktigimizda hala seslerini duyuyorduk:)
Bulutlar ne kadar yakin yeryuzune. Uzatsak elimizi, tutabilecekmisiz gibi..
Pier'in giris bolumunden ilk manzara.
Zaten yuksekte olan iskelenin bir de boyle, daha da yuksek katlari vardi.
Iste o en ust kattan goruntuler..
Yukarda olmak gercekten muhtesem bir duygu...
Kendimi, kulenin tepesinden su okyanusa atmak istedim. Bodoslama birakacaksin kendini..
Bayrak kutsaldir.. ama parcalanmis, haberleri yok.
Su bulutlarin icine girsek, kacabilir miyiz kendimizden yine de.. ?
Sonra gozumuzu gokyuzunden yine yeryuzune cevirdik..
Bu da Eastbourne'un sekeri, mashallah:)
tahin